doktora teziyle after finitude'un arasını yapan makalesi Spectral Dilemma'yı ben çevirdim: Recep Alpyağıl'ın editörü olduğu Din Felsefesi Metinleri II'de ateizm kısmında bulabilirsiniz.
Kendisi şuraya bir röportaj vermiş, çeviriverdim
Soru: Metafiziğin içinde bulunduğumuz kriz
zamanlarına diyeceği bir şey var mı?
Cevap: Metafizik soruşturma yeniden temasa
geçmenin kendisi bile düşüncenin kabiliyetlerine güveni yeniden tesis etmek
için bir çağrı niteliği taşır. Bu güven, geçtiğimiz birkaç on yılın eleştirel
mirasını akılda tutarak, spekülatif düşüncenin yüzyıllardan beridir peşinden
sürüklediği dogmatik yanılsamalara karşı fevkalade teyakkuz gerektiriyor.
Gelgelelim bugün metafizik tefekkürün terkedildiğini görüyoruz. Bu terkediş
düşüncenin tahammülsüzlüğünü azaltmaktan ziyade, kör inanç arzusunu
alevlendirmekten başka bir işe yaramadı: adeta akla dair aklın ötesine geçen
kuşkuculuk, kendisini tartışmaya erişilmez kılmaya niyetli bir fanatizme
dönüşmüştür. Sadece inanç veya yalnızca çıkar fırsatçılığından ziyade,
kendimizi metafizik perspektife konumlandırırsak; kavrama, kendi varoluşumuzu
inşada yardım görevini yeniden verebiliriz: kavramın, zengin ve de kesif bir
dünyayla ilişkisini ‘yönlendirebiliriz’ [vectoriser].
Büyük muhaliflerinden feyz almış bir metafizik (Nietzsche’nin altüst ettiği,
Heidegger’in tahrip ettiği [destruktion],
Wittgenstein’ın terapötik çözünmeye bıraktığı, Derrida’nın yapısöküme uğrattığı
bir metafizik) hem olağanüstü bir mirasa konmuştur (daha yeni dönebildiğimiz emsalsiz
bir düşünce hazinesi) hem de tamamen yepyeni ve heyecan verici bir görev verir:
yaşamlarımıza, kırılgan da olsa, sadece düşüncenin gücüyle, bir anlam verebilecek
çağdaş bir metafiziği nasıl üretebiliriz? Öyle bir metafizik olsun ki, 20.
Yüzyılı kateden ‘yıkım’ girişimlerinin ötesine geçebilsin.
Soru: 2010’a geldiğimizde metafizik için ufukta
hangi yollar gözüküyor?
Cevap: Birçok yol var ve bunların arasında en önde
gelen yol tekilliğe dair yenilenmiş bir soruşturmayla ilintilidir: Heidegger ve
bilhassa Derrida’daki gibi Metafizik’ten [“la”
métaphysique] konuşmak zorunda mıyız, yoksa çoğul-metafiziklerden [“des” métaphysiques-pluriel] bahsetmemiz
daha doğru değil mi? Aslına bakarsanız, bu çoğulluğu üç şekliyle görüyoruz, bu
üçü günümüzde cereyan eden araştırmaların üç halini teşkil ediyor:
(a) Aristo’nun, Descartes’ın veya hegel’in
azametli ve klasik sistemlerine alternatifler sunduklarından, Fransa’da uzun
bir süredir ya unutulagelmiş ya da es geçilmiş metafiziklerin yüzeylerine dönüş
var: cevherin, öznenin ya da kapalı bir sistemin değil, Açık’ın (Bergson),
olayın (Whitehead), oluştaki-tekilliğin (Simondon), sahipliğin (Tarde),
yaratılacak eserin [l'oeuvre à faire]
(Souriau) metafiziği. Metafiziğin belirlenmiş kavramlar topluluğuna
indirgenemeyeceğini gösteren birçok başka girişm mevcuttur –bu indirgeme tüm
bir spekülatif düşünceyi öldürebilir.
(b) metafiziklerin başkalığından neşet eden güç,
metafiziğin yenilenmesine dair umudumuzu yeşertiyor, ve bu akımların kalbinden
metafiziği en radikal itirazlar yükseliyor: Lacan’ın anti-felsefesinin
geleneğinden gelen Alain Badiou Eflatunculuğun en radikal gerekliliklerini,
hüküm verilemez olay sistemini ve onun çokluklarını geliştirmek için ele
alıyor; Amerikalı filozof Graham Harman Heidegger’den tamamiyle baştan
düşünülmüş bir nesne felsefesi kotarıyor.
(c) Son olarak, Pierre Montebello’nun değişiyle
‘öteki metafizikler’in keşfine öteki’nin metafiziğinin keşfi eşlik ediyor.
Yani, ‘Batılı-olmayan’ halkların metafizikleri. Eduardo Viveiros de Castro, Métaphysique cannibales [Yamyam
Metafiziği] kitabında Güney Amerika yerlilerinin bir asli yırtıcılık
metafiziği, felsefenin –özellikle de Deleuze ve Guattari’nin- anlamamıza yardım
edebileceği ‘çokdoğaşcı bir perspektivizm’ geliştirdiğini göstermektedir.
Viveiros argümanını desteklemek için Levi-Strauss’un L’Homme [İnsan] dergisinin 2000’lerdeki bir sayısına yazdığı
sönsözü alıntılar: burada Levi-Strauss ‘asli yırtıcılığın metafiziği’ni ele
alır ve bizlere felsefeyle ilişkili olarak Mythologiques’in
yazarının sürükleyici evrimini açar: ‘keyif alın ya da endişelenin, felsefe bir
kez daha sahnenin merkezine geliyor. Artık bizim felsefemiz, benim neslimin
söküp atmak için yabancı halklardan yardım aldığı felsefemiz yok, şaşırtıcı bir
dönüm noktasındayız: artık onların felsefeleri var’.
Seyir halindeki hareketi en güzel şöyle ifade
edebilirz: başkalığa duyduğumuz susuzluğun ve metafiziğin yeniden çoğul bir
şekilde başlayabildiği yararı, bu bereketi, elimizden geldiğince eski
zamanlardan kalma avareliklerden muhafaza ederken, düşünmemiz icap eder.
No comments:
Post a Comment