İhkâk-ı Hâkla
Vazifelenenlere Çağrı
“Tüklerle
beraber memleketin öz evladı olarak yaşamak, iyi düşünen her Kürdün emeli olmak
lazımdır.” İsmet İnönü Lozan’da Kürtlerin halk oylamasıyla iradelerini
tecessüm etmelerini engellerken böyle diyordu. Cumhuriyet kuruldu, aynı gün
eşkiyalık kanunuyla devletin ‘şaki’ ilan ettiği kişilerin katli cürüm olmaktan
çıkarıldı: haklardansa ölümün egemenliği tesis olundu. Vatandaş ve Eşkiya
ikizdir, kardeş katli Cumhuriyet’le geri gelmiştir. “Her gün biraz daha kapkara
duyarak ölümü, aç ve arkasız, köpekleşerek, yaşamak dersen”iz buna, evet
Kürtler yaşadı. Kaçakçı Kurban
Roboski kırsalında acımasızca katledildi, Müslümanların riyasından iman tahtası
tutuşan bir grup Mümin Fatih camisinde toplandı. Kürdistan’daki katliamcı iradenin
bir zerresi dün geldi bizi buldu.
Fatih
Camii avlusundaki Roboski eyleminde şahidi olduğumuz kin ve şiddet bizzatihi bu
öldüren iradedir. 66. Madde’ye sığmıyoruz, vatandaşlık bağı, boyunda ilmek
olmuşken secde edemiyoruz. Çünkü İslam yaşatmak için var, haybeye değil, hakkı
yaşatmak için var. ‘Müslüman’ mazluma, mağdura, garibe verilmiş bir sözdür; bu
sözü tutmaya geldik, biliyoruz ki ihkâk-ı
hâkla vazifeliyiz. O zaman artık konuşalım, kardeşlik projeleriyle
kotarılamayacak bir sorun var, 90 yıldır iyi
düşünen her Kürdü ve Mümini namlunun ucuna koyan bir irade var.
Roboski
eyleminde bölgede hergün tecrübe olunan şiddetin mahal bulabildiği bir alanı
var ettik, böylece biliyoruz ki sözümüz sahih, hem mazlumun yanında hem de
zulmün karşısında. Şiddetin mekanı ‘ülkenin doğusu’yla sınırlı değil, bu
şiddete muarız her sözün ensesinde. Bugüne dek yapılan eylemler mazluma el
uzattıysa da, zulmün sözünden çıkmadı. Bugün bir grup mümin söz dinlememenin
başlarına neler getirebileceğini gördü. Restorasyona rağmen kan izleri
silinemeyen Fatih Camii Avlusu bu olayla Müslümanları artık apaçık hale gelmiş
bir hakikate tayin etmiştir. Bu olay yeni bir örgütlenme sürecinin kıvılcımıdır
–kıvılcımı olmalıdır demiyorum çünkü bundan vazife çıkartamazsak yokuz
bilinsin.
Rivayettir
Yusuf İslam’a Filistin sorulduğunda, ‘şehitlikte bir fenalık mı var? Bu
direnişten nasiplenmeye bakın’ der. Ölümden korkmak Allah’tan başka sığınacağı
bir kapı olanlara mahsus, hepimizin şimdisine mıhlanmış bir an, silahlarla
satırlarla açılmış bir oruç var. Gelin bu oruçtan nasiplenelim, T.C.’de yaşayan
Müslümanlar hayrı burada arasın. Bizlere düşen vazife bu olayın peşini
bırakmamak, polise tevdi etmeden, siyaseti devlete ihale etmeden, siyasal
olarak hakikati vücuda getirme iradesini göstermek zorundayuz. Bu bir vicdan
meselesi değildir, tercihle ve kanaat getirerek ilişkilenebileceğimiz bir
durumdan ziyade, içinde bulunageldiğimiz durumları mümkün kılan şiddetin ve
yasanın karakterini açık eden bir olay gerçekleşti. Sosyal medyadan
‘beğen’mekle geçiştirilemeyecek bir doğruya adım attık, şahidi olduğumuz olayın
ayırdına varalım. Mercimiz ne kanaatler ne de polistir, bizi orada cemaat kılan
olayın kendisinde açığa çıkmış yeni bir siyaseti kuvveden fiile geçirmeliyiz.
İslamcılığın
mazisini tartışanlar, maziyi bir istikbale dönüştürmek istemiyor. İslamcılar
ancak ve ancak devletle ve kapitalizmle yüzleşerek ve öncesinde bunlardan
müteşekkil şiddeti tasfiye ederek varolabilir. Bizler geleceğimizi Kürt
halkının yanında biliyoruz, artık tecrübeyle sabittir. Ümmetin Kurtuluşu
Kürdistan’dan Geçer, çünkü "İslam garip başladı, yine başladığı gibi garip
olacaktır."
No comments:
Post a Comment