Wednesday, April 2, 2014

homo islamicus yazısının toplumsal hayatı

Sosyal bilimciler, filozofların aksine, söyledikleri sözün nasıl anlaşıldığını kale almamazlık edemez. Toplumsala dair her söz toplumda 'söz'ün nasıl okunduğunu da okumak zorunda. Yazıyı facebook'a koyduktan sonra Ayhan Aktar hocanın paylaşmasıyla birçok kişinin önüne düştü. Sonra da fotoğrafçı-haberci Ali Öz paylaşmış. Saydığım 60 kere paylaşılmış.

Ali beyin takipçileri -ki kendisi kısa yorumlarla genelde fotoğraf paylaşıyor- ekseriyetle kullanılan görsele odaklanmış. Görselin yazının önüne geçmiş, yazının çok da okunmadığını düşünüyorum. Kimseden akademik bir perspektifle yazıyı okumasını beklemiyorum, ama benim gördüğüm ve kendi yorumuyla yazıyı paylaşanların metinle kurduğu ilişkiyi önemsiyorum. Çünkü burada yazıya/fotoğrafa edilen takdir, bu takdirin içerdiği yargı tam da yazıda tartışmaya açtığım 'Yeni İnsan' meselesine dokunuyor.

Özetle insanlar AKP'yi çıkarcı, mürai çıkarını kovalamak için de çeşitli maskeler takmış bir çevre olarak okuyor. Bu yeni birşey değil, özellikle Cumhuriyet Mitingleri esnasında ayyuka çıkmıştı bu argümanlar. Buna bu çıkar çevresinin menfaati peşinde başarılı olmasına rağmen cahil ve aptal olduğu tahkirleri de ekleniyor. Fotoğrafın nesne düzeninde içi boş arabanın, plakayla makamla takdis edilmiş bu Varlığın merkeziyeti ve o yönde secde edenlerin tekabüliyetine bakıyoruz, bakışımız tam da bu mütekabiliyetin dışında kaldığından bizi işaret edilen ilişkinin dışında tutuyor.

Peki yazının teziyle bu yorumlardaki kınama halleri arasındaki ''tefrika'' (differend) ne? Lyotard tefrikayı iki davalının iddialarının birbirine kör kalmasıdır, birbirlerini anlayamazlar çünkü farklı normlara ve emsallere dayanır. [1]

Ben ne dev bir komplo teorisi sunuyorum ne de bugüne kadar pek kimsenin bilmediği bilinçli ve sistemli hareket eden bir siyasetten bahsediyorum. Aksine, İslam İnsanı'nı tartışanlar son derece farklı gruplardan geliyor, herhangi açık ya da gizli bir program yok. Ben bu dönüşümün modernliğe içkin bir tarihini yazma gayretindeyim. Burada kısa kısa anlattığım şeyleri 150 yıllık bir dönemlendirmede tartıştığım daha uzun çalışmada ''Yeni İnsan'' yaratma iddiasının modernliğin imzası olduğuna değinicem.

ama şimdilik şunu vurgulamayı önemli buluyorum: islam insanı kavramsallaştırması tam da klasik iktisada atfedilen çıkarları üzerinden rasyonel kararlar veren ben-merkezci öznenin eleştiri üzerinden kuramsallaştı. Demem o ki, islam insanını kendi çıkarlarına dini alet eden, bu çıkar savaşında maske takınmakla eleştirmek bir differend arzeder. Bu eleştiri muhatabını 'ıskalıyor'. Tam da olmadığını iddia ettiği şeyle suçlandığından kavram kendini anlaşılmamış biliyor. Bu anlaşılmama haliniyse sahih niyetlerine sizi ikna etmek için değil, asıl sizin kendi çıkarlarınıza zarar geldiğinden böyle bir eleştiriyle başladığınız sonucuna varıyor.

Peki nasıl muhatabımız dönüştüren bir eleştiri üretebiliriz? modern eleştirinin (critique) tüm meselesi bir değillemeden (negatio) ibaret kalmamak, eleştirdiği şeyi gerçeğe yakınlaştırmak. Peki bugün müslümanların kendi nefslerine karşı bir tenakuz hale gelmelerini ne sağlıyacak?

düşünmek lazım.







1. Lyotard'ın tanımı

''Davadan farklı olarak tefrika [differend] (en azından) iki taraf arasında, iki argümana birden tatbik edilemeyecek bir yargı kuralının eksikliğinden dolayı, adilane çözümü mümkün olmayan bir çatışma vakasıdır. Bir tarafın meşruiyeti diğerinin meşruiyetinin nakıslığını belirtmez. Fakat aralarındaki tefrikayı çözmek için, sanki sadece bir davaymış gibi tek bir yargı kuralını uygulamak (en azından) diğerine haksızlık etmek olur (iki tarafta bu kuralı kabul etmiyorsa, her ikisine haksızlık edilmiş olur). Hasar, bir söylem tarzının kuralları üzerine yıkılan bir zarardan doğar, fakat bu hasar ancak o kurallara göre onarılabilir. Haksızlık, kişinin yargılamada temel aldığı söylem tarzının kurallarının, yargılananın söylem tarzı veya tarzlarından biri olmadığı zaman açığa çıkar. Edebi veya sanatsal bir eserin mülkiyeti hasar verebilir (yazarın telif hakları ihlal edildiğinde); fakat bir eseri mülkiyet nesnesi olarak ele almamızı söyleyen ilkenin kendisi bir haksızlık oluşturabilir ('yazar'ın onun rehinesi olduğu anlaşılmadığında). Kitabın başlığı heterojen** tarzlar arasında umumiyetle evrensel bir yargı kuralının olmadığını (belirtme edatının [the] türeyimsel [generic] değeri üzerinden) ileri sürer.'' (bkz. çevirim

No comments:

Post a Comment