Kofman'ın Camera Obscura: Of Ideology Epos tarafından yayına hazırlanıyor, selam olsun.
***
“Yaşamım”
ve Psikanaliz
- Jean-Luc’a
Her
zaman hayat hikayemi anlatmak istedim. Analizimin yek başlangıcı benim hikayemi
anlatışımdı. Çizgisel, sürekli bir hikaye. Hiçbir zaman ipin ucunu kaçırmadım; “şeyleri
ipe dizdim”, hep ne söyleyeceğimi bilerek: bir şeyin gerçekleşebileceği en ufak
bir duruş bile yok, en ufak bir boşluk dahi, bir dil sürçmesinin sızmasına olanak
sağlayacak en ufak bir hataya yer yok. Ve dolayısıyla hiçbir şey olmadı. Divanın
öteki tarafında, hiçbir şey. “Yaşamım” aldırmazlıkla tanıştı. Herşey artık söyleyecek
bir şeyim kalmadığında “başladı”, nerede başlayıp nasıl bitireceğimi bilmediğim
zaman. O anda, daha önceden anlattıklarım geri geldi, ama bambaşka bir şekilde,
süreksiz bir halde, farklı biçimlerde (anılar, rüyalar, gaflar, tekrarlar), ya
da hiç geri gelmedi. Anladım ki “yaşamım”ın hikayesini anlatarak aslında onu
anlatmaya değil –kelimeler için çok fazla- ona egemen olmaya kalktım. Aynı anda
hem sersem hem de vefasız olmuştum.
Bunun ertesinde ağzım güven veren bir söylemin çıktığı yer olmaktan çıktı -bocca della verita [hakikatin ağzı]. Az
ya da çok açık seçik ve anlaşılabilir kelimelerin açıldığı mağara haline geldi,
en aşırı uçlara kadar değişen tondaki haykırışları (gürleyen, yiten, güç bela
duyulan, kekeleyen, ahenkli, vb.) beni bile şaşırttı. Hiç kendimi böyle konuşurken
duymadım ve “ben”, “kendi” cömert ağzımı tanıyamadım, adağı yasemenleri döken ağzım.
Kapalı ağız, dudakları dikilmiş ağız, büzülmüş, mühürlenmiş. Kabız olmuş. Şüphesiz
söylemimin aynı zamanda gizlemek istediği ağzımın analizin farklı anlarında
bedenin öteki erojen alanlarını taklit edebilecek olmasıydı: ardarda ya da aynı
anda hem ağız hem cinsel organ hem de anüs olabilirdi. Ve sadece analojik
olarak değil: biliyorum ki eğer bir gün kabızsam divanda “konuşamam” da, “o”
birşey üretmez, hiçbirşey geçemez ondan.
Öyleyse analizde ağzımdan çıkanın ne hakikatle ne anlamla bir alakası vardır.
Bağırsaklarımdan bir hediye olarak sunulmak için gelir: bunu takdir ötekiye
kalmıştır. Dolayısıyla analistin sessizliği tahammül edilemezdir. Yaşamımın
olaylarına dair bir aldırışsızlığın işaretinden ziyade, benim en mahrem mülkiyetimin
değerdüşümüdür. Hediyelerimin, midemden gelenlerin, ürettiklerimin kabaca
reddidir: o zaman ürünüm boktur! Böyleyken hiçbirşey vermemek, hiçbirşey söylememek
de iyi; en azından sükut altın. Fakat benim için bu sessizlik de tahammül
edilemez. Sözlerimin devam ettirilmesi ve tutulmasının kaçınılmaz ihtiyacı.
Anlam verilsinler, yorumlansınlar diye değil. “Kaka”nın altına dönüşmesinin sağlanacağı
bir mübadeleyi başlatmak için. Bu uyanmamı, ayakta kalmama ve bir yerde bırakmamı
sağlayabilir. (1976 Ocağı, analiz fragmanı)
Sarah
Kofman
çev. Selim Karlıtekin
çev. Selim Karlıtekin
***
No comments:
Post a Comment