bugün kurama dair temel kuram, dolayısıyla 'doğru' okumanın hakikatini veren jest, okuduklarımızın eleştirel ise bizleri dönüştürecek olmasıdır. ismet kalınlık derken böyle bir soruya cevap veriyor, tabi soruyu anlayışı da cevaplayışı da ofsayt, ama bir şiiriyle eylersek (''çünkü ben çok gizli bir yanlışın / dehşetengiz yeteneğini ölçmek için / yepyeni bir hata için iniyorum Akdeniz’e'') bileceğiz ki İsmet'in hataları fütursuzlukları sebebiyle öyle devasa ve müdhiş ki oradan bu hatanın peşisıra yeni sorular sorabiliyoruz. devam edelim. akademide dinci olarak bulunmanın temel ikilemi (ikilem olduğunu düşünmüyorum kesinlikle, yalnızca tartıştığımız bilgi kipi, mütedeyyin sözü geçersiz olarak kaydettiğinden [dolayısıyla dışarısı bile değil -'dışarı'da kalsak paradoks olurduk] lafızla anlam arasında telifi mümkün olmayan bir yarık açılıyor) sözünü ettiğiniz analizin sizin ağzınızda sözünü tutamamasıdır. Epistemolojik düzlemde Müslüman sözünden dönendir. açalım.
'Sadece bir meta-skandal, skandalın nasıl üretildiğini gösterebilir' Sloterdijk
Ölü fikirler ele ayaşa düşmüştür, sıradan entellektüelin bavulundadır. Kudretli fikirler şok eder, skandal yaratır, gücendirir, kızgınlık doğurur, kiminde düşmanlığa yol verir, kimine şevk verir. Lenin, Toplu Eserler 21, sf.353
Eyvallah Bourdieu felan okuduk, çok sevdik, yastıklara nakşettik, ama çömleğe de nikah kıymaya niyetimiz yok. Bruno Latour artiz felan ama eleştiri konusunda başüstüne
eleştiren inanca iki kez inanır, evvela inancın insanın aklını ketleyip onun üzerinde egemen olabileceğine inanır, ardından da eleştirel aklın kendisi üzerinde oynanan oyunu alaşağı edebileceğine inanır.
Latour eleştiriyi küstah bulur. Ben Latour'u yakışıksız da bulsam dost bilirim.
Müslümanın eleştiriyle olan macerası yazılmadı, ama sorun bizi 'eleştiri'den başlamaya mecbur eden buyruk. üstlenmiyorum, başkasının rüyasına uyanmak lüksüm yok. Kant'ın 3. Eleştirisi'nde örneklere bakın, ırkçılığını geçtim, güzeli yılbaşı sofrasında insanların gözlerindeki ışıkla okur, ben ne o sofradaydım ne de o ışığı bilirim, Groundwork for a Metaphysics of Morals'da görürüz ki bu ışık Hristiyan iyidir, iyiyi güzeli mümkün kılan archetype'dır Tanrı'nın iyiliği. Eleştiri kendi sınırında Rahman'a varıyor, ama onu öldürerek, sofradakiler şükretmeyi unutuyor. ama bu başka zamana kalsın.
[bu yazının başına oturamıyorum, sylvia plath diyor ya hani çekin laleleri önümden, canımı acıtıyorlar]
diyeceğim Avital Ronell'in deyişiyle hayatı deneme sürüşüne çeviren bir dünyada, sürekli ve sürekli kendimizi aşmamızla işleyen bir artık değer üretim mekanızmasında mütedeyyine düşen artmamaktır, eksilmektir, bela tarr filmleri gibi bitmenin bittiği yerden yırtılmaktır.
kitap okumak deneme sürüşü değildir abiler ablalar, fuko okuduk simondevabawer okuduk diye aydınlanmamıza gerek yok, tuncay birkan yıllar önce sol eve dönmemektir diye ağızdan gaz çıkardıydı, bu şovenizminizi alın, çünkü bulayacak güneş kalmadı.
Miles Ogborn'un okumanın/yazmanın coğrafyaları tezini çok ciddi düşünmek lazım. okuma nerede yapıldığında dönüştürücü oluyor? cumhuriyet çocukları nasıl oluyor da sıyrılıyor ketlerinden
çok dağıldı olmadı daha derli toplu anlatmak lazım
o değil de sana hala kırgınım.
No comments:
Post a Comment