Derrida,
bir Mısırlı
Yahudi
Piramidi Sorunu Üzerine
vii
Açılış Notu
Hiçbir
şey, yaşayanların ölüleri unutması kadar doğal değildir. Ve ölülerin yaşayanlara
dadanması kadar da hiçbir şey gün gibi ortada değildir. 2004 Yazında yaklaşmakta
ölümüne istinaden Derrida'nın beyanatları arasında en sık tekrarlanan ifade öldükten
sonraki 'varoluş'unun tamamen çatışan iki mahkumiyeti barındırdığı iddiasıdır: ölür
ölmez unutulacağından emindi ve aynı zamanda kültürel hafızada eserinden bir şeyler
sağkalacaktı. Bu iki kat'iyetin kendisinde neredeyse alakasız bir biçimde
varolduğunu belirtti. Her ikisi de eksiksiz bir kendinden menkuliyet hissi eşliğinde
ve her ikisi de öteki iddiayı kale almadan kendi başına kesindi.
Burada
Derrida figürüne mevzu bahis beyanın ışığında yaklaşma teşebbüsünde bulunmak
istiyorum. Kanaatimce bu beyanda bir insanın tesadüfi çelişik doğasından daha
fazlası var. İki münavebeli geçerli gözlemi, uzlaştırmayarak öne sürüşünde,
Derrida'nın 'temel durum'u [Grundstellung] -sadece bu seferlik bu Heideggerci
ifadeyi ad hominem uygulamama izin verin- hakkında bazı şeyleri açık
eden expressive bir boyutu var. Derrida'nın kelimeleri neredeyse metafizik
bir beyan ırasındaki bir öz-tarife denk düşüyor. 'Gerçek' içinde, ne anlama
geliyorsa gelsin, sentez olunamayan karşıtlıklar vardır ve karşılıklı olarak dışlasalarda
birlikte-varolabildiklerini kabul eder. Bu karşıtlıklar konuşmacının kendi düşünce
ve tecrübelerini şekillendirip onu belirlediğinden, bu kabul bizi derhal
filozof hakkında bir gözleme sürükler: kendini, karşılıklı olarak bağdaşmayan
kanıtların vuku bulduğu, gayri-birleştirici bir karşılaşmanın yeri olarak tecrübe
ediyor.
Bu gözlem bir kalkış noktası olarak ele alınıp, yazarın fizyognomisiyle ayrılamaz şekilde beraber bulunan, işaretlerin ve beyanların müphemliği ve çokdeğerliğine dair yorulmaz bilmez ısrarın, muhtemelen kendisini, birleşip basit bir özdeşlik oluşturmayı reddeden karşıtlıkların kabı veya toplanma noktası olarak tecrübe edip etmediği sorualbilir.
Bu gözlem bir kalkış noktası olarak ele alınıp, yazarın fizyognomisiyle ayrılamaz şekilde beraber bulunan, işaretlerin ve beyanların müphemliği ve çokdeğerliğine dair yorulmaz bilmez ısrarın, muhtemelen kendisini, birleşip basit bir özdeşlik oluşturmayı reddeden karşıtlıkların kabı veya toplanma noktası olarak tecrübe edip etmediği sorualbilir.
Bu
yorum, Derrida'nın felsefi portresinin ana taslağını şimdiden sunar: özel bir
kimliğe zorunlu bırakılmaya karşı daimi olarak tetikte bir endişeyle tanımlanır
patikası - yazarın, yerinin sadece entelektüel görünürlüğün ön safı olduğu
yollu inancından daha az derin değildir. Bu felsefi yaşamın en hayran olunası
başarılarından biri de eşzamanlı olarak azami görünürlükle kendisinin özel bir
imgesiyle dirençli bir gayri-özdeşliği sürdürebilmiş olmasıdır - varoluşunun
kamusal bir kişilik olara yayıldığı kırk yıllık yanardöner bir parabolde.
Bir
düşünüre hakkını vermenin, esasen iki yolu vardır.
İlki
eserlerini açıp, onunla cümlelerinin hareketlerinde, argümanlarının akışında ve
bölümlerinin mimarisinde karşılaşmak - buna, adaletin biriciğe massedilme
olarak yorumlandığı tekilleştirici okuma biçimi denilebilir. Bu, herşeyden önce
genel toplamı batı arşivine denk gelen birincil ve ikincil metinlerin kökten
dikkatli okuru -'okur' keimesine kâfi patlayıcı anlamın verildiğini varsayıyoruz-
olmak isteyen Derrida gibi bir yazar örneğinde doğal bir tercih olacaktır. Ötekisi
metinden bağlama giderek, yazarı, metinlerinin kelimelerinin yankılandığı genel
bağlamdan daha az önemsenmesi pahasına, kendi doğru anlamı hakkında bir şeyler
açık eden şahsilik-ötesi çevrenlerde yerleştirmek. Derrida açıkça ilkini tercih
etmiştir ve kendisiyle teması kolaylaştırmak isteyenelerin seçeceği
ikincisinden tatminkar sonuçlar geleceğini düşünmez.
Bundan
dolayı Jürgen Habermas kendisini Yahudi mistik olarak ilan etmeye teşebbüs
edince nazikçe ve açıkça kendisini savunmuştur. Kurnaz ironi içeren bir
cevapla: 'metinlerimin bir kimseyi cezbeye taşıyormuşçasına okunmasını talep
etmiyorum. Ama dolayımlar hakkında daha dikkatli olunmasını ve bağlamıma uzak düşen
tercüme ve saptırmalara daha eleştirel olunmasını talep ediyorum'
Eğer ikinci yolu tercih ediyorsam, bu uyarıyı akılda tutarak, bunun iki farklı nedeni var. Öncelikle her yerde halihazırda kendinden geçmiş ve harfi harfine yapılmış -efsanevi demiyorum- Derrida okumaları mevcut. İkincisi, çağdaş teori alanındaki konumunun kafi derecede mesafeli bir değerlendirmenin, bu yazara dair haklı hayranlıkla beraber, nadir olduğu izlenmininden kurtulamıyorum.
Eğer ikinci yolu tercih ediyorsam, bu uyarıyı akılda tutarak, bunun iki farklı nedeni var. Öncelikle her yerde halihazırda kendinden geçmiş ve harfi harfine yapılmış -efsanevi demiyorum- Derrida okumaları mevcut. İkincisi, çağdaş teori alanındaki konumunun kafi derecede mesafeli bir değerlendirmenin, bu yazara dair haklı hayranlıkla beraber, nadir olduğu izlenmininden kurtulamıyorum.
Bu
mesafe çağrısı bir saygı ifadesidir. Aynı zamanda kült bir alımlamaya devadır
ve la montagne Derrida'nın en yüksek tepelerden biri olarak yükseldiği dağ sıralarının
bir imgesini geliştirmek için de gereklidir. Müteakiben yakın dönemin geleneğinden
ve günümüzden yazarları bu yazarla ilişkili olarak yedi kısa hikaye resmedeceğim.
No comments:
Post a Comment